Kimseye belli etmemeliyim, göçmek istediğimi uzaklara.
Sessiz bir kız olmaktı fıtratım ve hep böyleydim. Bu kadar yumuşak başlı olmayı ben seçmedim, inan seçsem bu olmazdım. Şuan kendimi değiştiremeyeceğimi çok iyi biliyorum, çünkü denedim. Ergenliğimde farklı bir İrem olmak için öylr çabaladım ki; sonrasında tamamen kayıp bir ruhtum artık. Her şeyi kendi başıma hallederek geldim bu yaşıma. Bana gelen yardımlardan hoşnuttum. Dışardan bakan birisi için mükemmel bir insandım belki. Oturmasını, kalkmasını bilen; iyi edebli, kapalı, temiz bir kızcağız. Biliyorum. Hepsinin farkındayım.
Ama her şeyi fark ettiğimi belli edemem. Ben de bunu kendime tembihledim. Benim kendimi yırtmam kimin yararına? Beni kimsenin duymayacağını biliyorum, herkes duymak istediğini duyuyor. Herkes, görmek istediğini görüyor. İstedim ki, onlardan bir farkım olsun. Her zaman fark edilmeyen, arkadaşı olmayan sessiz insanlarla arkadaş olmaya çabaladım. Olmadı. Aynı fikirde değildik. Ben, insana insan gibi davranmak isterken o benden oturabildiği kadar uzakta oturmak ve duyamayacağım kadar az konuşmak istedi hep. Yollarımız ben daha 3.sınıftayken ayrıldı. Seksek ve saklanbaçdan fazlası vardı, çocuklukta.
Büyüdüm. Büyümek, keşke bir takım olayları değiştirmek için yeterli olsaydı. Olmadı. Günler öylesine geçti, zaman akıyordu... Ben ise o akıntıda boğuluyordum. Okula gitmek, yazı yazmak ve sorulara cevap vermekten ibaret olmuştu. Kendi rengimi bulamıyordum, şeffaftım, belli olmuyordum. Her gece ağladım.
Neden diğerleri gibi sevilmediğimi düşündüm. Ölüm gibi bir sessizlik vardı, benimse milyonlarca keşke'm.
Ama dikensiz gül olmaz.
Gül olduğumun farkında değildim, bu nedenle kaktüs olduğumu sanıyordum; kimse bana dokunmak istemiyordu. Ama koparılmamak için savaştığımı geç fark ettim.
Kimseye belli etmedim, göçüp gitmek istediğimi; anneme ingilizce şarkılar dinletiyordum hepsi "ölmek istiyorum, yetersizim, kendimi sevmiyorum" demenin farklı bir yoluydu. Duymuyorlardı, belki de yanlış sesleniyordum.
Duymasınlar.
Görmesinler.
Bilmesinler.
Anlamasınlar.
Bir insan, kendine elbette yeterdi, değil mi Nazım?
Nâzım kalemi bırakıp yüzüme baktı ve bana şöyle dedi : " tüm anılardan bir kale yapsan da kendine, kendine yetemez insan"
Oturdum, sessizce ağladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder