9 Şubat 2022 Çarşamba

kar tanesi




gözlerimi kapatıp

kendi dünyamda kalmak için

kaç para saymalıyım avuçlarına

başımı eğmeden

mutlu olmak için

kaç kez üzülmem gerek

kaç kez gelir insanın başına

bu güzel duygu?


korkuyorum,

utanıyorum

ama istiyorum

gerçekten bekliyorum.

hayatımı bekleyerek geçiriyorum, 

içimdeki salak korkuya mahkumum.

başka birisi onu alıp giderse,

beni hiç sevmeden tanımadan uzaklaşırsa ya

ne yapabilirim buradan?

onu tutmak istiyorum 

gitmesine izin vermek istemiyorum

ilk defa bana özel bir şey bulmuş gibi hissediyorum.

bana.

inanabiliyor musun?

sanki beklediğim oymuş gibi...

o beni istemezse diye düşünmüyorum

güldüğümüzü hayal ediyorum

yan yana.



for B

30 Aralık 2019 Pazartesi

Yaban çiçegi




Bitmiştim ben dünden ,kimsem kalmadı zaten gelecekten
Yoktu ki ümidim geçmişten, bir kere bırakınca dönemem de geriye
Özünde güzeldim ben de
Şu insanlardan daha çok gülmüştüm sana.
Sözünde hep dürüsttüm
Hiç yalanım olmadı dünyaya, nereye bastıysa ayağım oraya gittim ben
Ve kimsem öyle kaldım hep
Kaçmak isterken bile kendimden...

Bekledim seni.
Yoruldum beklerken, bu kadar bekletmez dedim kendime
Güzel şeyler bu kadar yormaz insanı
Yaslı bir kadın gibi siyahlarla geldin yamacıma, ben inadına rengarenktim sana.
Bu kadardık işte.
Ben her buluta özenle bakarken
Senin gözlerin insanların yüzüneydi
Ne  buldun ki yüzlerde, bunca yalnız yüz yormadı mı seni?

Hep kaçtım ben insanlardan, bulutlara
Sen ise dünyadan kaçıp insanlara sığınmış gibisin.
Zaten dedim kendime, güzel değildi hayat
Ne bekliyordun ki?

Ne bekliyordum ki... Belki kar yağmasını gökyüzünden
Kimbilir mutlu bir dünya istedim dünden,

Bir evin çatısından belli olur
Karın yağıp yağmadığı
ve aynı yerdedir bir kuşun yuvası
oradadır cehennemin diğer kapısı


Yoktu ümidim, yorgunum zaten ....
Ben bitmişim gençliğim de yorgun bir ruhu taşırken.
ne bekledim ki kendimden...
 Sadece, belki doğar dedim güneş.



19 Ekim 2019 Cumartesi

Hundahaş




Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım,
Kuşlar güneye uçuyor; ürperiyorum birden ellerime bakıyorum.
Ellerim yaklaşan kıştan soğuk.
Bulutlara bakıyorum; yağmur sonrası gökkuşağını taşıyor sırtında
Yüreğimde  bakıyorum, her gün anınla yaşıyorum.
Yaşlanıyorum on sekizimde.
Senin elini tutup bulmak istiyorum seni,
Kalbime her gün durmaması yalvarıyorum.

Gözümü kapatıp, kipriklerime topluyorum geceyi,
Diziyorum sıra sıra evsizliğimi...
Bir çatı var başımın üstünde ama ev dediğin ait olduğun yer değil miydi?
Ben ait olamıyorum buraya, gözlerimde hundahaş sevgin.
Kalıyorum evsiz, hem de varken evim önümde yemeğim...

Dünya çok yavaş dönüyor, diyorum camdaki kuşa.
Kalbimden yavaş dönüyor dünya.
Hayat ne kadar kısa ,diyorum kaldırımdaki yaprağa.
Adımlarım bile uzun senden.
Kırık kalmak için çok tamsın, diyorum vazodaki çiçeğe.
Hem bak, benim bile senden daha kırık ellerim.

Günün sonunda, kaç aymış geçmiş
aynı şarkılar kulağımda çalıyor...
Bekliyorum, bir yaprak nasıl beklerse sonbaharı
Yeşilden kahverengi olmak için bekliyorum.
Saklıyorum, bir istiridye nasıl saklarsa inciyi
Görünmez rengimi yavaş yavaş boyuyorum
Özlüyorum, bir anne nasıl özlerse yavrusunu
Gözlerimden akan yaş yakarken tenimi.


Kafamı eğip, ayaklarımı izliyorum.
Gözlerimi açıp, insanlara karışıyorum.
Kuşları falan unutuyorum 
Bir şarkıyla dans etmek istiyorum,
Ölmek istiyorum yaşarken,
Yaşamım sona ermeden.



28 Eylül 2019 Cumartesi

kayıp ruhlar kapısı



Günler geçti yokluğunda varoldu tüm yaz, çiçekler
gitmeni ben istemedim senden ,odamdaki eşyalar bile korkardı benden
Seni özlemeden günler geçemedi, yumak yumak oldu tüm iplik
gözyaşlarımla yaşadım ben yağmurda ,şemsiyem olmadı hiç.
Bu muydu dedim kendime, bu muydu yaşamak için çabaladığın hayat?
Kaçmam gereken her şey beni mutlu ediyor, korkuyorum gecenin getirdiğinden
ve geceye ait tüm şiirlerden.
Sevilmedim ki hiç, sevdiğim gibi...

Gibi kaldım hep,
sever gibi, bekler gibi, özler gibi, gülümser gibi,yaşar gibi...
Sığınmak yasaktı yanınıza, senden kaçtım en çok hem de en çok kaldım sen de.
En sevdiğim şarkıda takılan plak gibi, ters dönerdi ayaklarım
Tavanda gezindim sabaha kadar, ah dedim kendime,
ah! Bu muydu gerçekten, bu muydu altında yaşlanacağın ev?

Güller dizdim ellerime, sonra yoldu dikenleri bileklerimi
karışmadım kimseye, kimsenin papatyasına göz koymadım.
Ne istediysem senden yana, yaram kanadıkça
Ne istediysem kendimden yana, güller büyüyüp dikenler çkınca
Ne istedim ki senden sahi?


Küçüktüm, küçücük. Ne kadar kalabilirsem küçük, o kadardım işte.
Belki ondan biraz az.

Günler geçmedi ama ben öyleymiş gibi yaptım, varoluş denen dikenli çerçeveden baktım göğe.. Sen varolmayı yaşamak sandın büyüdükçe; hiç anlamadın beni zaten kördü  gözün düşerdin takılıp, hayata.Sen düştükçe merhemle bekledim seni, gel demeden bittim dibinde. 
sulamadın beni, 
bittim ben de.
kurudum.
şimdi gelsen, gelemezsin yanıma, gül değilim artık dikenim kaldı geriye.




31 Mart 2019 Pazar

Kendi çöplüğüm hakkında




Bu kocaman insanlar beni yutarsa, ne yapacağım?

O hiçbir şeyi tam anlamadıkları akıllarında, hiçbir şeyi tutamayan sözlerinde... Beni paramparça ederlerse, ne yapacağım? Kendimi koruyamam, kendimi savunamam, kabuğundan yırtılıp çıkamam ben. Ellerimde kanlar var, binaların duvarında, fayanslarda kan var. Dilimde zehir, gözümde bulutlar, yıldızlar,insanlar var her yerde. Ne çoklar,ah! Niye bu kadar çoklar sanki?

Ellerine bakıyorum, soyulmuş, kirlenmiş, kanayan ellerime, cebimde saklanan ellerime bakıyorum. Dünya beni sevmiyor, ben neden bu kadar çabalıyorum peki?

Neler olacak bilmiyorum. Şu yürüdüğüm çizgi, birgün ayağımın altından kayarsa, ne yaparım bilmiyorum. Kendim hakkımda hiçbir şey bilmiyorum. Neden? Neden yani, bazen merak ediyorum öyle. Acaba engeller koyan ben miyim kendime? Korkuyorum muyum gelecekten? Belirsiz oluşu beni korkutuyor mu? Yalnız olmaktan mı korkuyorum? Başarısız, aptal, tembel olmaktan mı korkuyorum? Sorun ne, sorunum ne?

Acınasıyım.

Şu aynada bana gülümseyen kız olmak için fazla acınasıyım. Fazla ümitsiz, melankolik....

Bittim

Beni yediler, çiğnediler,tükürdüler.


İçimden birisi dedi ki: "Uyan rüyadan"

22 Kasım 2018 Perşembe

Kaz ayağı çizgisi

Gözlerim,

Bu aralar hayli durgun olan şehrimde geziyor, belli ki sessiz bir fırtına beklemekteyim/z. Güneş eskisi kadar güzel gelmiyor mesela,gökyüzüne öyle hasretle bakmıyorum artık. Görebildiğim tek şey, ayak ucum. Yollar var, kitaplar var, ayak ucum, ayak ucunda bir sinek, gözlerimi göremiyorum. İsmet var yanımda, ismetler gelir gider, sen kazandırsın. Bırakıp gidiyorum öyle, yollarda tuhaf cisimler var; unutulmuş isimler var, bir çok kelime var ayaklarda...

Gökyüzüne bakacak vaktim yok artık, bu deli bir hasret içimde bitmek bilmeyen. Zaman zaman bitmesinden korktuğum, göğsümü engin denizler gibi kıvrımlı gel git ile okşayan. Gece oluyor.
Gecenin olması iyi, gecelerde yaşıyorum şu zamanlarda. Karanlık yüzlere ışıklar vuruyor. Güzel insanlar, güzel gülümsemeler. Gülümseyince yüzlerinde yıllara dair yollar çiziyor, gözlerinde ...

Ne çok hayat var, d'imi? Ben kend dertler denizimde bir sağa bir sola sallanırken; henüz gemiyi  bulamamış veyahut alaborayla savaşan bir çok insan var. Çok zor... Beyni dolu bu insanların beyinlerindeki değerli taşların çöpe atılması. Acı veriyor.

Şimdi, şafak doğdu. Hava karanlık daima; Güneş ile bir sorun mu var acaba? Yıldızlar bana ağladığını fısıldadı.

Gitmek zorundayım, herkes gibi. Bu komik aslında ,cidden komik. Herkesleşmem, bundan böyle kolayca bahsetmem... Sanki herhangi biri benim yerime geçebilirmiş gibi, sanki tam şu an ölsem herkes olurmuş gibi hissetmem?

Yabancıyım, yollardayım, yollar bitmiyor
Yollar beni nereye götürecem?
Batıya paralel gidiyorum , yollarda insanlar
İnsanlar bizi görüyor mu?
Şu kafam içinde binbir tane senaryo var, tek kişilik oyunculuğunu konuşturuyor. Ne var ki, çıldırdım ... Keşke dsha önce yapsaydım.



(Delirdiğimi kabul ettiren ve beni olduğum gibi kabul eden güzel insanlar ve onların gülüşü için)

7 Eylül 2018 Cuma

Toprak istemiyor beni

Büyük yaralar kapanmaz.

Yollar aşıyorum, gözlerim kapanıyor, kulaklarım uğulduyor. Gitmek istiyorum, daha fazla izlemek istiyorum bilinmezi. Sevmek istiyorum yolları. Anlatmak istedikleri şeyler var gibi geliyor bana
 Çiçekler büyüyor kaldırımlarda. Sevmek istiyorum, adımımı attığım her kaldırımda boynu bükük çiçeği. Bir yaşanmışlığı var , her halinden belli. Geçen gece oturdum balkona, düşündüm. Belli konu üzerinde düşünmek gerekmez her zaman, öylesine de düşünebilirsiniz.  Öyle bir zamandı işte. Hava soğuktu, malum kış kapıda. Üstümde hırka ve bir şal var sırtımda. Ayaklarımı kendime çekip, vücut ısımı koruyorum kendimce
 Rüzgar, kipriklerimin arasında süzülüyor. Gülmemek elde değil. Hava soğuk, hem de ne soğuk. Sabah 5 doğru parkta bir adam görüyorum. Bankta boylu boyunca yatmış orta yaşlı bir adam. Üzerinde bir battaniye, kafasının altında bir karton. Uyuyor. Ben geceden beri yaş akıtan şiş gözlerimle yeni yeni doğan gümeşe bakıyorum. Kim daha acınası?

Sıcacık evinde yatmak yerine soğukta kıçı donan ben mi, yoksa parkta uyuyan adam mı?

Belirsiz.

Eşit gibiyiz.

Sonra anlıyorum, insanların dikenleri var.
Söyle rüzgar, kim kopardı benim dikenimi, ben nite şu parkta uyuyan adam gibi gamsızca uyuyamıyorum geceleri? Rüzgarda savruluyorum, toprak istemiyor beni. Gökyüzünde yaşayamıyorum. Denize atsalar da, kurtarsam ruhumu bu dünyadan.


Korkuyorum artık.  Yalnız, değersiz ve unutulmuş hissediyorum.

Delirdim mi hafiften, yoksa hiç mi akıllanmadım?

Güllerin dikenleri vardı.
Ve insanların da.


Galiba ben bu dünyadan değilim, Tanrı'm, beni nefes alabileceğimi bir yer de büyüt. Çünkü güzel çiçeklerim, açmak isteyen.


Ben de, sevilmek istiyorum.

29 Ağustos 2018 Çarşamba

Kimsesiyim, kimsesizlerin

sadece yaşamak istedi çiçek,
Gökyüzünde kanat çırpan bir kuşun en yakın arkadaşı, ün salmış bir gül.
Kıpkırmızı taç yaprakları ile herkesin dilindeymiş.
Sonra birisi yanaşmış yamacına, öyle şaşırmış ki gül; kimse ona dokunmak istemiyormuş çünkü. Dikenleri ellere ızdırap veriyor, onları kesiyormuş. Yamacına yanaşan, onun taç yapraklarını seven birini sevmiş gül. Kim sevmez ki?

Hepimiz sevgiye aç çocuklarız hâlâ.
Büyümek, neden bu kadar zor anne?
Neden sevmiyor her sevilen, ve neden bu kadar zor sevilmek; illa kaçmak mı gerek insanlardan?
Böyle zamanlarda boğazımı çiziyor kelimelerim, anne... Yaşamak için her gece öldürüyorum kendimi. Söylesene baba, neden sevmedin dikenlerimi?

Sen sevmedin beni diye, yamacıma yanaşan herkese inandım ben. Herkes bir yaprağımı kopardı, gitti. Baba, beni neden sevmedin?

Tanrı'm, insan olmak niye bu kadar zor sanki? Hem.. Bu karanlık gecede, bu gözlerimdeki yaş neden? Neden ki... rüzgar savurmadı beni uzaklara.

Dikenlerimle bir çok kişinin canını yaktım ama bana lanet  okuyan o öfkeli insanlar, neden dönüp arkasında ağlayan bana bakmadı? Neden her uzatılan eli tutan bana kimse şunu sormadı: "Neden?"

Eğer sorsalardı içimde biriken o kara delikten sallanıp onlara bir çok cevap verirdim. Neden kimse merak etmedi beni? Fark edilmek için ne yapmam gerek? Onca insan içinde yaralarımı kapatıp geziyorum sabahları, o yorgun gülümsemem ile. Maskemin ardındaki göz altları mor ve yorgun kızı biri görseydi belki...ben.. Ben, anlardım bir şeyleri. Annem bana "kendini ezdirme" derdi, kimse bana "bak sevgi budur, sakın aldanma yalanlara." demedi ki. Bilmiyordum.

Öğretilmemesi benim suçum mu şimdi?

Toprağın altında çığlık atarak duvarları yumrukluyorum. Bağırmak istiyorum, elimin aradında saç tellerim, hepsini çekip koparmak istiyorum. Kim varsa beni bozgunluğa uğratan hepsinin yüzüne bağırmak istiyorum. Dayanamıyorum buna. Neden bir çıkış kapısı yok bu dünyanın?

İnsanlar arasında, o yalan gülümsemem ile dolanmaktan o kadar yoruldum ki... O kadar yoruldum ki... Uyuyamıyorum geceleri. Dikensiz bir gül olsaydım, beni sever miydin gerçekten?

Sevilmemeyi hak edecek ne yaptım ben, ne büyük bir günah işledim ki;böyle bir başıma kaldım?

Her insan sevgiye muhtaçtır.
Ama..


Beni kimse görmedi.

Kimsesizler diyarında önemsiz bir kimse oldum ben de, tek başıma geçti gecelerim. Kimsesi oldum, kimsesizlerin ve kendime bile yabancıyım artık.

Yoksa bu gözleri çökmüş, feri yanıp sönen bu ruh; bu yansıma , aynada gördüğüm, benim yüzüm mü? Öyle yaban kaldım ki kendime, unuttum kendimi. Söylesene, hiç bir sorunun cevabını bilmezken neddn gelip elime bir soru yazdın;

"Beni sever misin?"




Seni sevmeyi ağır ödüyorum.


(Telli Turnaların rüyasına girdiği gül için yazıldı.)

13 Ağustos 2018 Pazartesi

Dikensiz gül, çiçeksiz kaktüs

Kimseye belli etmemeliyim, göçmek istediğimi uzaklara.

Sessiz bir kız olmaktı fıtratım ve hep böyleydim. Bu kadar yumuşak başlı olmayı ben seçmedim, inan seçsem bu olmazdım. Şuan kendimi değiştiremeyeceğimi çok iyi biliyorum, çünkü denedim. Ergenliğimde farklı bir İrem olmak için öylr çabaladım ki; sonrasında tamamen kayıp bir ruhtum artık. Her şeyi kendi başıma hallederek geldim bu yaşıma. Bana gelen yardımlardan hoşnuttum. Dışardan bakan birisi için mükemmel bir insandım belki. Oturmasını, kalkmasını bilen; iyi edebli, kapalı, temiz bir kızcağız. Biliyorum. Hepsinin farkındayım.

Ama her şeyi fark ettiğimi belli edemem. Ben de bunu kendime tembihledim. Benim kendimi yırtmam kimin yararına? Beni kimsenin duymayacağını biliyorum, herkes duymak istediğini duyuyor. Herkes, görmek istediğini görüyor. İstedim ki, onlardan bir farkım olsun. Her zaman fark edilmeyen, arkadaşı olmayan sessiz insanlarla arkadaş olmaya çabaladım. Olmadı. Aynı fikirde değildik. Ben, insana insan gibi davranmak isterken o benden oturabildiği kadar uzakta oturmak ve duyamayacağım kadar az konuşmak istedi hep. Yollarımız ben daha 3.sınıftayken ayrıldı. Seksek ve saklanbaçdan fazlası vardı, çocuklukta.

Büyüdüm. Büyümek, keşke bir takım olayları değiştirmek için yeterli olsaydı. Olmadı. Günler öylesine geçti, zaman akıyordu... Ben ise o akıntıda boğuluyordum. Okula gitmek, yazı yazmak ve sorulara cevap vermekten ibaret olmuştu. Kendi rengimi bulamıyordum, şeffaftım, belli olmuyordum. Her gece ağladım.


Neden diğerleri gibi sevilmediğimi düşündüm. Ölüm gibi bir sessizlik vardı, benimse milyonlarca keşke'm.

Ama dikensiz gül olmaz.
Gül olduğumun farkında değildim, bu nedenle kaktüs olduğumu sanıyordum; kimse bana dokunmak istemiyordu. Ama koparılmamak için savaştığımı geç fark ettim.

Kimseye belli etmedim, göçüp gitmek istediğimi; anneme ingilizce şarkılar dinletiyordum hepsi "ölmek istiyorum, yetersizim, kendimi sevmiyorum" demenin farklı bir yoluydu. Duymuyorlardı, belki de yanlış sesleniyordum.

Duymasınlar.
Görmesinler.
Bilmesinler.
Anlamasınlar.


Bir insan, kendine elbette yeterdi, değil mi Nazım?

Nâzım kalemi bırakıp yüzüme baktı ve bana şöyle dedi : " tüm anılardan bir kale yapsan da kendine, kendine yetemez insan"

Oturdum, sessizce ağladım.

10 Ağustos 2018 Cuma

Kuşlar ölür ve Zehra toplar onları

Ve üzerinden tam bir yıl geçmiş.
Yazmadan duramayacağımı sanmıştım, yanılmışım. İnsan bazen ruhunu açıklarken de bunalabiliyormuş. Bilmiyordum. 17 yaşındayım, delirmek isteyen sağlıklı bir kızım. Kalbimle küçük problemlerin üstesinden zıplayarak geliyoruz. Kuş olmaktan vazgeçmedim, kuşlara saygı duymayı öğrendim. Yıllardır hayalim elektro gitar çalmaktı. Keman çalmayı öğrendim, bunu sevmediğimi söyleyemem ama elektro gitar kıza olmazmış. Üstüme yapışan böcek gibi bazı kavramlar, ölmüyor ya da def olup gitmiyorlar. Savaştan, savaşmaktan ve mücadeleden hep korkan bir insan oldum. Buna rağmen içimde yandıkça kül olan, külünden yeniden yeniden doğan bir anka var. Onunla uçmak için doğru zamanı bekliyorum. Pencerelerden bakmıyorum gökyüzüne, dışarı çıktığımda ayağıma takılıp düşüyorum her kuş sesine.

Bazen özlüyorum çocuk olmayı, hayallerimin ortasına dalan ve bana "saçmalama" diyemeyen o tüm anları deli gibi özlüyorum. Çocuk işte ne yaparsın diyorlar. Büyüdüğünde, "kızını dövmeyen dizini döver" diyorlar. Bir engel sanki kız olarak dünyaya gelmek. Sanıyorum ki bazen, 1-0 geride kalıyorum tüm insanların arasında. Belki bu yüzden hep arkalarda kalmam. Hep en arka sıralarda oturmamak istemem. Korkuyorum.  Kız olmanın o zararlı, o paslı dilli kavramlarından tiksiniyorum. Kendimden sakınmak istiyorum.

Yazıyorum, bu bir kıza yakışıyor. Belki bir erkeğe daha yakışır ama kız dediğin susar oturur, sustukça birikir içindekiler. Dizlerinde duran elleri vardır o kızların, elleri hep temizdir mesela. Temiz olmalıdır kızlar, kız diyerek geçmeyin aman, onlar namustur da. Dur İrem, konu gidiyor başka yerlere. Ama hakim olamıyor bu kızcağız kendine. Bin muhtesem güneş'i okuduğumdan beri, değişmeli diyorum dünya. Dünya böyle kalırsa, cehaletle öleceğiz.


Hem de bunun bir eksik olduğunu bilmeden. Mesela ben, bağıra çağıra söylemek isterdim bazı şeyleri. Ama yapamam. Yaparsam, kanarım. İlerde yara almayan bir asker gibi gireceğim en kanlı savaşa, o zaman kandan korkmayacağım, belki uçarak kan olacağım, belki yazarak, belki bağırırım belki de bir elektro gitar alırım kendime. Kim bilir...

Kim bilir, belki onca kanamış insana bedel gibi hiç yara almadan gömerler toprağa. Ruhumdaki yara bereyi de saramazlar onlar. Âh.

5 Kasım 2017 Pazar


Bulutların üstünde uyumak isteyen, hem kuşlara özenen ve Hazerfen Ahmet Çelebi'nin yerinde olmak isteyen bir kız olarak büyüdüm. Büyüdüm ve ne bir kuş olabildim ne de bulutların üstünde uyuyabildim. Dediğim gibi büyüdüm ve değişdim. Çocukluğum sona erdi, bir daha masum hayaller kuramadı, iyi bir insan olamadım. Küçükken bize hep "iyiler kazanır" demişlerdi. İyilerin hep kaybettiğini öğrendim, çok bencil bir insan oluverdim. Kendi halinde, kimsenin yağına tuzuna karışmayan sadece var olduğu için yaşayan bir hayalet gibi duvarların arasından dinledim herkesi. sonunda herkesi tanıdım, annemi de babamı da kardeşlerimi de arkadaşlarımı da, herkesi tanıdım. Asla ifade vermeyen bir kurban gibi çekildim tüm adliyelerden ,kendi kabuğuma. Kendi kabuğum da kaldım sessizce. Kimse bilmedi içten içe öldüğümü herkese iyiyim dedim, otobüslerde asla ağlamadım. Herkes duygusuz bildi beni, bir ben bildim kendimi sessizce kapı arkalarında ağlarken. Bir kendime açtım, gerçek beni. Kimi tanısam çekip gitti arkasına bakmadan, çiçekli yollarımda ki karanfiller, hiç sulanmayan mezar çiçekleri gibi boynu bükük kaldı. Kendi hayatımın iplerini tutamaz oldum, ellerimden kayan kayana... Gökyüzüne bakıp bakıp yeni ümitler kurmaya çalıştım. Yeni insanlar tanıdım, en çok kendimi aldattım onlarla; en çok inandıklarıma inanmadım hiç.  Kim için varımı yoğumu koyduysam ortaya, orta da kaldım dağın başında açan çiçek gibi. Kimse uğraşmak istemedi benimle, herkes elinin alındakini istedi hep. Ben de inadına el altında olmak istemedim hatta bundan nefret ettim. Kendimi uğruna kayıp verecek kadar değerli gördüğümden değil, bana gelenin pes etmeyeceğinden emin olmak için attım kendimi en diplere ,sakladım ruhumu. Ama ben buradayım hala.


kar tanesi

gözlerimi kapatıp kendi dünyamda kalmak için kaç para saymalıyım avuçlarına başımı eğmeden mutlu olmak için kaç kez üzülmem gerek kaç kez ge...